Yemek Yerken
 


ein Bild

 
“Ye’külüne kema te’külü’l enam”
“…yemeklerini hayvanlar gibi yerler.” 47/12
 
Yemek Yerken Ağzı Açma, Konuşma, Gülme
 
Kibar yemek yiyen bir insan görürseniz biraz seyredin. (Fazlası nezaketsizlik olur.) Ne kadar asil bir görüntü oluştuğunu fark edersiniz.
 
Allah’ın insan tasarımında, çirkin gereklilikler bir örtüyle kaplanmıştır.
 
Mesela yemek yerken ağzın içi çirkin bir görüntü oluşturur.  
Dudakların fonksiyonlarından biri bu çirkinliği örtmektir.
 
Siz kalkar inek-misal bir şekilde her çiğneyişinizi kamuya açarsanız insanlar sizden iğrenir, tiksinirler.
 
Evet, ilk prensip yemek yerken ağzı kapalı tutmaktır.
Ağızdakileri yavaş yavaş çiğnemektir.
 
Görüntülü ileri moduyla çiğnemek ağzınız kapalı da olsa komik bir manzara oluşturur.
 
Toplu yemek yenen bir yerde ağzı açık olarak yemekleri çiğneme, ses olarak da insanları rahatsız eder. Bu tiksindirici ses insanların iştahını kapatır.
 
Ve yemek yerken ağız hacminin yarısı kadar yemeği ağza almak. 
 
Fazlasını aldığınız zaman ağzınızda pinpon topu geveliyor gibi bir görüntü oluşur.
 
Bu top bir o yanağınızda bir diğerinde dolaşır durur.
İnsanlar bakmazsa problem yok ama…
 
Bu manzaranın daha kötüsü ağız dolusu yemekle konuşmaya kalkmak.
Bu ise bir çöp kamyonunun arka kapağının açılıp açılıp kapanması gibi bir manzara oluşturur.
 
Çünkü bir başkasının ağzında gevelenen lokma benim için iğrenç, çöp gibi bir şeydir. Siz kendi ağzınızdan çıkardığınızı bile tekrar ağzınıza almaktan iğrenirsiniz.
 
Bu manzaranın daha kötüsü ağız dolusu yemekle sesli gülmeye kalkmak. Bu olayda ağızda yer alan çöp kıvamındaki malzemeler gülmenin coşkusuna kapılıp kendilerini dışarı atarlar.
Bu da iğrençliğin zirvesidir.
 
Ağzınızdan fırlayacak bir kırıntı sizi bitirebilir.
 
Ağzı tıka basa doldurduğunuzda, diyelim ki bu bir baklava. Bir baklava dilimini bütünüyle yediğinizde 5 saniyede alacağınız lezzeti onu dörde bölüp yavaş ve kibarca, efendice yiyerek 1-2 dakikaya yayabilirsiniz.
Bazıları bu süreyi bir porsiyon yiyerek doldurabilir ve 'Su içsem kilo alıyorum.' diyebilirler.
 
Siz, siz olun; yemek yerken ağzınızı kapalı tutun bir,  istiap haddini aşan fazla hacimde lokma (yani yanaklarınızın eğimini bozmayacak) almayın iki, ağzınızda yemek varken konuşmayın üç, hele hele gülmeye hiç kalkışmayın dört.
Kaşık Miktarı
 
Kaşığın dolduruluş miktarı kuru yemeklerde kaşığın çukurunun  simetrisini aşmamalıdır.
 
Eğer sulu bir yemekse doldurulan miktar kaşık kenar düzleminin 1 mm altında olmalı, yüzey gerilim hesapları mutlaka yapılmalıdır. Çorbayı yapanlar da su kıvamında çorba yapmamalılar.
 
Yemeği yerken kaşığı ağzın bulunduğu yere getirmek yerine bazıları ağzını yemeğin dikey düzlemine götürürler ki bence bu da hoş bir görüntü değildir.
 
Çorba içerken kaşığa ölçülü alınmalı ki bir kaşık çorba için reverans yapıp eğilmeyelim. Çorbayı kupada içmek de fena fikir değil! (Kimse yoksa!)
 
Çorbayla ilgili ikinci ikaz, çorbayı elektrik süpürgesini andıran bir ses ve fonksiyonla hüpletmemek hakkında. Genelde farkına varılmadan yapılır. Hakeza çay…
 
Çorbanın sıvı oluşu veya fazla sıcak oluşundan dolayı bazen hüpleterek soğutma veya dökülmesini önleme teşebbüsleri olabilir. Bu da hem mideye hava girişine (faturası ağır) ve insanların dikkatini ağız faaliyetlerinize çekmeye neden olur ki bu da yine gürültüsüz ve kibar yemek yeme prensibini ihlaldir.
 
Sulu yemeklerde veya çıkıntılı aksam içeren yemekleri yerken arada bir, hatta daha sık, ağzı peçete ile silmekte yarar var. Bir yemek yiyenin ağız kenarına konuşlanan ekmek kırıntısı veya yemek artığı yemek boyunca ona bakamamama ve zihnimi meşgul etmeye sebep olur.
 
Ketçaplı makarna yiyenlerin, yüz coğrafyalarını ara sıra peçeteyle kontrollerinde fayda vardır.
 
Çay içerken şekeri karıştırmak için, çay kaşığıyla bardağın cidarlarını döğmek de aşırı sesli hüpürdetmek de pek zarif değildir.
 
Evet yemek yerken, acemi bir yüzücünün batmama telaşı ses ve görüntüsünü değil, usta bir yüzücünün sessiz ve tek damla sıçratmadan yüzüşünü örnek alın.
 
Geğirmek
 
Geğirmek de yine çok yemenin yan etkilerinden. Yemek yenirken fazla şehvetten, hızlı yemekten veya ağzı açık yemekten lokmalarla beraber bir o kadar da hava mideye iner.
 
Midedeki yemeklerle haşir neşir olan o tertemiz hava yemeklere ait tüm molekül örneklerinden kokular sürünerek yukarıya yönelirler. Ve ortalık… 
 
Bilhassa namazda safta duranların şiddetle kaçınması gerekir.
 
Yemek Yerken Hapşırma
 
Bu da genellikle hızlı ve çok yeme hırs ve telaşıyla oluşur ki bir felakettir. Böyle bir felaket geliyorum dediği an o ortamın selameti açısından kaçmakta fayda vardır. İnsanların iştahını kesmek de bir insan hakları ihlalidir.
 
Kaşık Yalama
 
Bazı insanlar yemekte kedilere öykünüp kaşık ve çatallarını yalarlar. Bunun da müstekreh ve komik bir görüntü oluşturduğu muhakkak.
 
Her ne ve nasıl yenirse yensin arada bir peçete ile ağız silinmeli dudak kenarlarında bir şeyler kalması engellenmeli.
Ağzı, parmaklarla karıştırmak, balık ve pirzola gibi şeyler yiyip parmakları yalamak da bir başka kerih görüntüdür.
 
Kürdan
 
Uluorta elinde kürdanla dolaşıp dişlerini sergileyerek sondajlayanların görüntüsü; kebapçı önlerinde doymuş, güneşlenecek yer arayan, bu arada yalanan kedileri çağrıştırıyor bana.
 
Aynı Kaptan Yemek Yeme
 
Bu alışkanlık bir köy âdetinin şehirde devamı gibi. Zaman ve şartlar bir dönem gerektirmiş de olabilir. Ama şehir insanına ulaşma, bir şeyler anlatma kaygısı varsa bundan vazgeçilmeli; zayıf tabiatlı insanların bazen sunulan güle değil, sarılan ambalaja takılabileceği göz ardı edilmemelidir.
 
Hakkında nass olmayan bu âdet, bazı evlerde hâlâ kaldıysa da terk edilmeli. 
 
Siz bir kişiyi bile tiksindirecekseniz bunu yapmaya hakkınız yok.
 
Örnek kabul edilen insanın şu anki sofrası ve masası örnek alınmalı.
 
Köylülüğü devam ettirmek için kutsi mehaz arayışına girerek anakronizmaya düşülmemelidir.
 
Kul Olmaktan Gurur Duymalı
 
meksikabiberi

diyet
(53 Gelen 241 Giden)

Senin linkin burada olsun mu?
O zaman buraya kaydını yaptır:
=> Kayda git
Sen Yokken Biraz Daha Ölüyorum Ben
 
Sen yokken biraz daha ölüyorum ben
Gönlüm sonbahar, yaprak yaprak dökülüyor
Her mevsim kış, hergünüm gece
Sonu yok yolların, yarını yok saatlerin

Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında
Kokusu yok çiçeklerin, gök kuşağının rengi yok
Ateşi yok sevmelerin, sigaramın dumanı yok
Gözlerin her yerde, ne yana baksam gözlerin
Ve ben biraz daha ölüyorum gözlerinin ortasında

Alevi yok yangınların, suyu olmadığı gibi yağmurun
Denizin mavisi yok, tıpkı gözlerin gibi
Gözlerin her yerde, ne yana baksam gözlerin
Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında

Dostu yok gecelerin, geceler çok uzun
Geceler bir ömür, ömür dediğin bir tutam ümit
Ümidi yok yarınların,
Tıpkı senin yokluğun gibi
Ve ben biraz daha sana hasret
Hasret bir ip boğazıma düğümlenmiş
Düğümler her tarafımda, bütün yollar kör düğüm
Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında

Yalnızlığını ben yazarım şiirlerin, ayrılığını ben
Karamsarlıkları hep senden
Hayalinle süslenen bu şehir
Ve ben ölüyorum bu şehirde sensizlik ortasında
Gittigidiyor dan Fırsatlar
 
Mahzun NEBİ
 
CAN KIRIKLARI
 
Şimdi susuyorum!
yüreğimdeki yangınlara aldırmadan
bıraktığın enkazın küllerinde yürüyorum
her adımda biraz daha uzaklaşıyorum kendimden
dilim dipsiz bir kuyuya düşüyor
kendimden kaçıyorum

şimdi anlıyorum!
şehrin rezil sokaklarında bitmişiz
sevdamızın köşebaşları hep tutulmuş
bakışlarım biraz daha boş artık dünden
içimdeki uçurum eskisinden derin

şimdi biliyorum!
sonsuza kadar sürmüyor tüm sevgiler
o derman hiçbir zaman olmuyor yürekte
biran geliyor ölüyor birşeyler
en derinlerde bir yerde

şimdi görüyorum!
kişi sadece hatalarına yanmıyor
tam derdimi anlatabileceğim dediğinde
dilde kelimeler bitiyor

şimdi yürüyorum!
ismi fail bir yolculukta çırılçıplağım
can kırıkları kanatıyor heryerimi
içime damlıyor kan kızılı
ağır ağır ölüyor bu beden
can tende yarım.

 
Bugün 5 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol