Allahım Bizi Kendimize Getir

ein Bild

Allah'ın vaz' ettiği esaslara, o esaslar çerçevesinde saygı duyma, ta'zimde bulunma kalbin takvasındandır. Allah, neye ne derece ehemmiyet veriyorsa, ona o kadar değer vermek kalbin Allah'la irtibatının emâresidir.

Yani, Allah Teâlâ namaza çok önem vermişse, namazla bütünleşen, günde şu kadar namaz kılan bir insan hafife alınmamalıdır. Cenâb-ı Hak, Kendisine teveccühe önem veriyorsa, bir kulun sürekli ellerini açması, kollarını kaldırabildiği kadar kaldırıp yüreği çatlarcasına Allah'a yalvarması çok önemli bir meseledir. Bir insan, ibadetlerini, şuuruna misafir etmeden, hissinde ağırlamadan, latife-i Rabbâniyesiyle buluşturmadan angarya kabilinden, baştan savma veya eda edip içinden sıyrılma gibi mülahazalarla yerine getiriyorsa onun Allah'la münasebeti de o kadar demektir. Öyleyse, Cenâb-ı Hakk'ın önem verdiği şeylere fevkalade önem vermek müminler için bir esastır ve onların Hak karşısındaki derecelerini belirleyen bir ölçüdür. Allah ile münasebetlerimiz, o münasebetlerin lazımı gibi tanıyıp bildiğimiz davranışlar, araya başka bir şeyin girmesine meydan vermeme, rûhî ve kalbî hayatımız itibarıyla husûf ve kusûf yaşamama.. bütün benliğimize O'nu duyurma, O'nu hissettirme.. dilimiz O'nu anarken, şuurumuza da O'nu duyurma, hissimizi de O'nunla doyurma.. dış ihsaslarımızla meseleleri iç ihtisaslarımıza ulaştırma ve aklı, fikri, kalbi, ruhu, latife-i rabbaniyeyi besleme... işte bunların hepsi mü'minin Hak karşısındaki derecesini belirleyen birer mi'yar, O'nunla münasebet adına birer unvandır.

Eğer bir kul, bunların bazılarını eksik ve kusurlu yaparsa, mesela; irade planında Allah'la münasebet içinde olur, diler, kasteder ama latife-i Rabbaniyesini hiç hesaba katmaz, onu da mamur kılmayı düşünmezse, Allah'ın huzurunda dururken, latife-i Rabbaniye ufkundan O'nu temâşâ arzusunu aklının köşesinden bile geçirmezse, belki Allah'ın inayetiyle, o da kurtulur; fakat, latife-i Rabbaniyenin yaratılış hikmetini ve gayesini de ihmal etmiş, vazifelerini kırık, çıkık ve çatlak olarak ortaya koymuş olur. Mesela, zannediyorum, namaz ebedi yolculukta enîs olacak, gökçek yüzlü, boyu posu, edası endamıyla hiçbir tarafı tenkit edilemeyecek uhrevi bir misalî vücuda sahiptir. Eğer onu eda ederken şeytanın hırsızlığına mani olamazsanız, şeytanı rükunuzdan, secdenizden kovamazsanız, o azgın düşman, namazın bir sağına vurur, bir soluna; bir yandan kıyamını götürür, bir yandan kıraatini... Namazınızı öyle yaralar ve o hale getirir ki; onun misâlî vücudu da kırık-çıkıklara maruz kalır ve ahirette size ne der bilemiyorum. Mutlaka diyeceği şeyler vardır. "Allah hayrını versin beni zayi ettin" mi der, "Sen beni zâyî ettin, Allah da seni zâyî etsin" mi der, bir şey der mutlaka. Öyle bir namaz sakat olur, kör, topal, sağır hale gelir. Üzerinizden atıyor gibi alelacele kıldığınız namaz, beraber bulunmaktan nefret duyacağınız, onunla olmayı istemeyeceğiniz, abus çehreli, çirkin mi çirkin bir varlık olarak berzah hayatında karşınıza çıkacak, ondan tiksinti duysanız da kabirde, mahşerde yanınızdan ayrılmayacak ve "Beni zayi ettin..." deyip duracaktır. Evet, orada rahatsızlık yaşamamak için sizin burada namaza rahatsızlık vermemeniz ve hırsız elinin ona uzanmasına mani olmanız gerekir. Hiçbir rüknünden bir şey çaldırmamalısınız. Bütün kalbiniz, hissiyatınız ve letâifinizle Allah'a müteveccih olmalısınız.
Kul Olmaktan Gurur Duymalı
 
meksikabiberi

diyet
(52 Gelen 198 Giden)

Senin linkin burada olsun mu?
O zaman buraya kaydını yaptır:
=> Kayda git
Sen Yokken Biraz Daha Ölüyorum Ben
 
Sen yokken biraz daha ölüyorum ben
Gönlüm sonbahar, yaprak yaprak dökülüyor
Her mevsim kış, hergünüm gece
Sonu yok yolların, yarını yok saatlerin

Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında
Kokusu yok çiçeklerin, gök kuşağının rengi yok
Ateşi yok sevmelerin, sigaramın dumanı yok
Gözlerin her yerde, ne yana baksam gözlerin
Ve ben biraz daha ölüyorum gözlerinin ortasında

Alevi yok yangınların, suyu olmadığı gibi yağmurun
Denizin mavisi yok, tıpkı gözlerin gibi
Gözlerin her yerde, ne yana baksam gözlerin
Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında

Dostu yok gecelerin, geceler çok uzun
Geceler bir ömür, ömür dediğin bir tutam ümit
Ümidi yok yarınların,
Tıpkı senin yokluğun gibi
Ve ben biraz daha sana hasret
Hasret bir ip boğazıma düğümlenmiş
Düğümler her tarafımda, bütün yollar kör düğüm
Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında

Yalnızlığını ben yazarım şiirlerin, ayrılığını ben
Karamsarlıkları hep senden
Hayalinle süslenen bu şehir
Ve ben ölüyorum bu şehirde sensizlik ortasında
Gittigidiyor dan Fırsatlar
 
Mahzun NEBİ
 
CAN KIRIKLARI
 
Şimdi susuyorum!
yüreğimdeki yangınlara aldırmadan
bıraktığın enkazın küllerinde yürüyorum
her adımda biraz daha uzaklaşıyorum kendimden
dilim dipsiz bir kuyuya düşüyor
kendimden kaçıyorum

şimdi anlıyorum!
şehrin rezil sokaklarında bitmişiz
sevdamızın köşebaşları hep tutulmuş
bakışlarım biraz daha boş artık dünden
içimdeki uçurum eskisinden derin

şimdi biliyorum!
sonsuza kadar sürmüyor tüm sevgiler
o derman hiçbir zaman olmuyor yürekte
biran geliyor ölüyor birşeyler
en derinlerde bir yerde

şimdi görüyorum!
kişi sadece hatalarına yanmıyor
tam derdimi anlatabileceğim dediğinde
dilde kelimeler bitiyor

şimdi yürüyorum!
ismi fail bir yolculukta çırılçıplağım
can kırıkları kanatıyor heryerimi
içime damlıyor kan kızılı
ağır ağır ölüyor bu beden
can tende yarım.

 
Bugün 7 ziyaretçi (28 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol